15 Mayıs 2014 Perşembe

En büyük ikilem?



Makarna yaptım kendime, bi’tek onu yapabiliyorum zaten, pişirdikten sonra birşeyi farkettim, şu dünyada en büyük kararsızlığım makarnaya ketçap mı yoksa yoğurt mu koymalı sorusundaydı. İkisini de sıkıp yiyenler kadar midesiz değilim, gerçi tatlı tuzlu bir arada yeme konusunda master yapmışlığım var ama bu konuda midesiz olamayacağım onu farkettim. 

Ketçap sıksan, ah ulan keşke yoğurt dökseydim dersin, yoğurt dökersin ketçapın o muazzam lezzeti gelir ağzına. Her neyse aslında bu yazının konusu bu değildi, sadece makarnasına ketçap dökmüş bir gencin yoğurda duyduğu özlemin yansımalarını gözlemledik yazının başında. Çoook uzun bir süredir dükkanı kilitli tuttuğumu, yan taraftaki izleyiciler gadgetinin tozlandığını farkettim. İçimi acıtan bu duruma daha fazla dayanamayıp paslanmış olarak bulduğum “yeni yayın” butonuna tıkladım. “Hadi len ordan şaka mısın olum sen”(?) diye seslenen blogger servisine “valla ciddiyim abi yazıp çıkıcam” diye seslendim. 

Önceki yazımda işe başlama umudumdan bahsetmiştim, ardından yeni yazı yazmaya üşenip mevcut yazıya güncelleme ekleyerek iş bulduğumdan bahsetmiştim. Evet satış temsilcisi olarak Şubat ayına kadar çalıştım, sattığım içeriği beğenmezse bizi hack’leyeceğini söyleyen adamdan tutun da, CHP genel başkan yardımcısına kadar bir sürü kişi ile telefonda haşır neşir oldum.  Çok fazla anlatacak, yer yer komik yer yer üzüntülü manzaralar ile karşılaştım, hiç biri makarnama yoğurt koymamanın verdiği üzüntüyü verem-.. noluyo lan bana kafa gitti yine. 

Şubat ayında sınav maratonuna daha fazla adapte olabilmek için işten ayrıldım, sınava yönelik çalışmalarım gayet iyi gidiyor, netlerim artıyor yanlışlar azalıyor, umarım ve inşallah blogun ilk girdisinden tam 1 yıl sonra yani ağustos 2014’de hayalimdeki üniversiteyi kazanmanın vermiş olduğu haklı gurur ile yeni yazı yazarım. Bu yazıdan ağustos’a kadar yeni yazı olmayacağının bilgisini alt metinden sizi vericektim ama kendimi tutamayıp açıklama ihtiyacı hissettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder